Y kuşağı dediğimiz ve ülkenin %35’ini oluşturan 1980-2000 yılları arası doğumlular günün dinamosu. Farkını fark ettiren kuşak! Belki de kuşaktan ziyade, demografik değişime bağlı olarak yaygınlaşan “özel kültür” demek daha doğru.
Y’nin iş ve özel yaşam dinamikleri bir önceki X kültüründen oldukça farklı. Çalışan olarak da müşteri olarak da zor değil, farklılar. Üstelik bu fark çalışma hayatına, iş ortamlarına sıçrama yaptıracak düzeyde.
Y kuşağı ne istiyor?
- Açıklık istiyorlar! “İsteneni net söyle, lafı kıvırtma, dolandırma, numara yapma yoksa günah benden gider, acımasızca eleştiririm,” diyor. (Zaman kazanmak için de sağlıklı iletişim için de ilaç.)
- Görüşlerine değer bekliyorlar! “Düşüncemi paylaşabileyim, seçenek oluşturabileyim, mümkünse kararlara katılabileyim,” diyor. (Yaratıcılığı gıdıklamak için bulunmaz fırsat, ekip ruhuna hizmet.)
- Sorulara cevap istiyorlar! “Nedenini, nasılını bilmediğimi nasıl başarayım? Mantığımı besle, aklıma güven ki ben de sana güveneyim,” diyor. (Ezbercilik ya da rutinlerin konformizmine son!)
- Bireysel farklılığına değer bekliyorlar! “Bazen biraz abartılı olsa da özgüvenliyim. Bir zahmet fark et, değerlendir. Bana özel ödül-motivasyon araçları kullan. ‘Herkes’ kümelemesiyle beni sıradanlaştırma,” diyor. (Güçlü yönleriyle birime/mağazaya/işletmeye ivme kazandırma fırsatı.)
- Özgürlük, özerklik istiyorlar! “Süreci didikleme, sonuca bak ki birbirimizi yormayalım, germeyelim. Bırak, yeteneklerimi değerlendireyim. Kontrol manyağı olman bende geri teper,” diyor. (Yaratıcı çözümler için nimet.)
- Yenilik, yaratıcılık arıyorlar! “Köhnemiş kurallardan, sıkıcı, rutin toplantılardan, geri teknolojilerden, gereksiz resmiyetten hayır gelmez,” diyor. (İşletme körlüklerini fark etme, modernleşme, yenilenme için ilaç.)
- İşte tatmin bulma peşindeler! “Şirkete bağlı olmayabilirim, ama sevdiğim, tatmin olduğum işi sahiplenirim. Bana patronluk taslanmasın, yetkinliği şaibeli kişilerle hiyerarşi kıskacında boğulmayayım. Ha, hakkımsa mevki için de bekletilmeyeyim lütfen,” diyor. (Geleneksel, hantal yönetim tarzlarının değişmesi için vesile.)
- İş ve özel yaşamının dengeli olmasını bekliyorlar! “Çalışmaya da yaşamaya da hakkım var; iş programları özel yaşamımdan, izin günümden, tatilimden çalmayacak beceriyle yapılsın,” diyor. (İş yerlerinde daha akılcı zaman yönetimlerinin ve iş planlarının yapılması, dolayısıyla verimliliğin artması için fırsat.)
- Gelişmek istiyorlar! “İşim bana, bilgime, deneyimime ne katıyor? Kariyerimi nereye yönlendiriyor? Paradan başka bir kazancım var mı? Yöneticim bana ne kadar koçluk, mentorluk yapıyor?” diye sorguluyor. (Gelişmek isteyen çalışan birimi, mağazası için şans.)
O halde yöneticiler için 7 pratik öneri:
1. Açık, doğrudan ilham verici olun.
2. Daha az ve fark ettirmeden kontrol edin, özerklik tanıyın.
3. Yargılamayın, anlamaya çalışın. (Hiçbir şey yapamasanız yalnızca dinleyin.)
4. Eğitin, gelişmesine fırsat yaratın.
5. Bireye odaklanın, koçluk yapın.
6. Planlı olun, planı paylaşın, tartışmaya açık olun.
7. Özveri beklemeyin.
Dikkat!
Kültürler arası çatışma yoktur; aldırmazlık, hoşgörüsüzlük, anlayışsızlık ve bencillikte ısrar vardır! Bilgi sürekli değişiyorsa bu ısrar neye?
Y ile güçlenelim, çünkü çoktan esmeye başlayan Z fırtınası için Y ile güç birliği şart!
Sevgiyle!
Müjgan Özçay
Ağustos 2018