Yahya Kemal Beyatlı’nın ünlü sözünü bilmeyen yoktur:
“İnsan hayâl ettiği müddetçe yaşar!”
Şair hayâl kurmayı yaşamla eşleştirir. Bizse biraz dalgın bakanı hemen silkeleriz:”Yine daldın hayâllere… Hooop!”
Bizim favorimiz “hedef”tir.
- “Hedefin ne?”
- “Bir hedefin olmalı”
- “Hedefini gerçekleştir”
- “Hedefe koş!”
Hayâl etmeden neyi hedefleyecek?
Hedefin hayâlini kurmadan hangi adımları atacak?
Hedefe vardığında neyin doyumunu yaşayacak?
Hayâl, öyle küçümsendiği gibi boş iş, zaman kaybı, tembellik olsaydı ne buluşlar gerçekleşir ne de projeler üretilirdi.
Hedef, hayâl denizinin adasıdır!
Soluğumuz kesilmeden önce bir gayret kendimizi attığımız, yorgunluğumuzu gideren, ümitlerimizi tazeleyen, gücümüzü fark ettiren bir ada… Kurtuluşu, hayatı simgeleyen bir ada! Bir ışık, bir kamçı, coşkulandıran bir ümit!
Günışığı Kitaplığı’nda ‘’Çıtır Çıtır Felsefe’’ dizisi yayımlanan Fransız yazar Brigitte Labbe, hayâl kurmanın yaşama yakıt doldurmaya yaradığını savunur. Çok yerinde bir benzetme…
Einstein’ın görecelilik kavramını, bir tepede uzanmış gökyüzünü seyrederken bulutların hareketinden esinlendiği bilinir. Kendisi de en büyük yeteneğinin hayâl kurmak olduğunu söyler.
Empresyonistlerin kralı Hollandalı ressam Vincent Van Gogh “önce resmimi hayâl ederim, sonra hayâlimi resmederim” diye özetler çalışma yöntemini.
İtalyan Rönesans dönemi heykeltraşı ve ressamı Michelangelo’ya öğrencileri sorar: “Koca mermer bloğu nasıl insan şeklinde yontabiliyorsunuz; burnu, kolu, ayağı mermerin neresinde, nasıl anlıyorsunuz?’’
Usta yanıtlar: ”O bir mermer değil, heykelin ta kendisi; ben sadece fazlalıkları atıyorum.”
Mermerin içindeki insanı hayâl edebilmek…
Mükemmel heykellerin sırrı!
İnsanların hayâl dünyası genişledikçe yaratıcılıkları da üretimleri de artar. O halde verimliliği, çözümcü bakış açısını arttırmak için yaratıcılığı teşvik etmek, hayâl dünyalarını zenginleştirmek gerekir. Kişi hayal edebildiğini gerçekleştirir. O halde onu hayal edebilir düzeye getirmeli. Nasıl?
Sanat disiplinleri hayâl kurmayı tetikler. Sanat hayâl sandığınızı doldurur.
Edebiyat, sinema, tiyatro, dans, müzik, sınırları aşmaya, bireysel dünyaların kısırlığını yenmeye, yepyeni, coşkulandırıcı esinler edinmeye teşvik eder.
İş dünyasında her çalışan çoğunlukla rakamsal hedeflere koşar. Ancak o hedefleri olduracak istek ve çaba, sonuca ilişkin hayâllerin gücüne, zenginliğine ve çekiciliğine bağlıdır.
“Biriminde giderleri azaltmak, kârlılığı arttırmak için öneri getir” denilen çalışan bu hedefle ilgili hayâl kuramaz, kâğıt üstündeki rakamların içinde kaybolursa ne kendisini ne de yöneticisini memnun edecek bir sonuca varamaz. Örneğin her iş yerinde ana hedeflerden olan inovasyon gayreti rakamlarla değil, öncelikle zihinde düşünceyle başlar. O zihni beslemek, düşünceler için verimli topraklara dönüştürmek gerek.
Gösteri, film, tiyatro, konser izlemek, okumak, müze, sergi gezmek hayal denizinde yüzmek için en kolay, en hızlı yollar.
Şirketlerin, çalışanları için geleneksek ‘’iş bilgisi’’ eğitimlerinin yanı sıra, çalışanların işi ve yetkinliklerini geliştirme isteğini ateşleyecek etkinliklere yatırım yapmaları bire bin verir. Başarı potansiyelini arttırmak için insanların hayal dünyalarını o yönde tetiklemek en hızlı yöntem, en kestirme yol!..
Peki, siz hayal dünyanızı nelerle doyuruyorsunuz?
Müjgan Özçay
Temmuz 2020